29 Nisan 2012 Pazar

GİZEM İÇİN MEYVELİ PASTA TARİFİMİZ :)

MEYVELİ PASTAMIZ

KEK : 4 yumurta
1 su bardağı buğday nişastası
1 su bardağı şeker
1 su bardağı un
1 paket kabartma tozu
6 yemek kaşığı su

***  Dikdörtgen borcamı yağlayıp karışımı 180 derecede pişir.
***  Kek soğuyunca 1 şişe sodayla keki ıslat.

KREMA :
4 su bardağı süt
6 çorba kaşığı un
10 çorba kaşığı şeker
1 paket vanilya
***  Pişirdikten sonra 1 paket krem şantiyi kremaya ekle ve çırp. Kekin üzerine dök.
***  Borcamın ebatına göre krema miktarı azaltılabilir. 
***  3 kiwi, 2 muz, 15 çilek (isteğe bağlı miktar ve meyveler değişebilir) küçük küçük doğra, güzelce   karıştır, kekin üzerine döktüğün kremanın üzerine yay.
*** Dr Oetker çilek-ahududu sosunu pişir ve meyvelerin üzerine dök.
 ve afiyetle ye :)
 ellerine sağlık!

28 Nisan 2012 Cumartesi

PASTA BÖREĞE DALARSAM ÇOK PİS DALARIM :)

Geçenlerde kızlarla biz de toplandık.
Bunun kararı birkaç hafta önceden alınmıştı.
Tabi beni aldı bir telaş ne yapsam ne etsem.
Kamu oyu yoklamaları, "anne ne yapsamlar", "kızım şunu da yapsam mı" lar lar lar lar...
Ben azıcık pinpirikli bir insanım,
arkadaşlar da hepsi maşallah hamaratlar,
mutfak konusunda usta olmuş bana herzaman danışmanlık yapan kişiler. Durum böyle olunca insan güzel şeyler
yapmalıyım diyor kendi kendine...
Ben de öyle dedim ve bunları yaptım :)
Herhangi bir zayiat vermedik,
herkes hala hayatta sapasağlam :)
Tarif bile verdim yani huuhuhuhuh :o



havuçlu tarçınlı cupcake-ler 

meyveli pastaaaaaa ^^
mine buna hastaaaaaaaaaaaa :D

tiramisu


tarçınlı kurabişler...


kahveli ve kakaolu kurabişler
hihihi bunların pişip pişmediğini çözemediğimden azcık kavrulmuşlar :)


karnıyarık börekler


zeytinyağlı yaprak sarmaaaaa


Kavluk (kuru patlıcan) dolması
Streç film çok bir buğulu göstermiş dolmamı :)























25 Nisan 2012 Çarşamba

ReNgaReNk...

Vardır hepimizde ne yapsam ne yapsam deyip
birşeylerle uğraşma isteği.
Bu ben de sıkça su yüzüne çıkar.
Yeri gelir yazı işlerinde, el işlerinde yeri gelir pasta börekte yeri gelir sporda açığa çıkar.
Ama sonuçta çıkar mı çıkar yani.
İnsan bu tür eylemlerde bulununca
ortaya bir ürün çıkarınca kendini pek
bir üretken hissediyor.
Yani en azından ben öyleyim.
Çok pis gaza geliyorum.
El atmadığım bir alan yoktur desem yeri yani
illa herşeyle ilgileneceğimm yani :)
Nasıl bir manyaklıksa artık... ^^
Neyse yine öyle bir gelenler geldiğinde bana,
bakınız neler çıkmış ortaya....





Kendileri ilk keçe çalışmam olup runner gibi kullandığım birşeydir :)




Bunlarda eskiden benim çorabımdı.
Sonra böyle kapılarda yada pencere kenarlarında kullandığım renkli sosislere dönüştüler.
Amaç ne? Renk olsun çeşit olsun ben yaptım olsun :)

Unutmadan alttaki resimde görünen siyah duvarıda yine böyle bir coşmuş zamanımda boyamışlığım vardır :)
Sefgülüs bana artık alıştı beni kendi halime bırakıyor..
Başlarda baya bi yadırgamadı değildi yani :)




Bu sehpaların geçmişi 2010 yılı yazına dayanır.
Hemen hikayesini anlatayım...
"S" benim kardeşim gibidir beraber büyüdük zaten
İzmir'e taşındığında bu nam-ı değer zigon sehpalarını atma girişiminde bulundu. Dedim atma bak ben onları boyayayım çok güzel olur bayılırsın. Hediyem olur sana. Tabi bunlar o zaman sıradan kahverengi zigon sehpalar :)
Yoooooooo!!!! dedi bizimkisi atacağım da atacağım :)
Ver bana dedim, ben de kendime yaparım.
Bitince isteme ama diyevde bizzat belirttim. Çünkü başıma geleceği biliyorum. Neyse ben bunları boyadım cilaladım vs vs.
Sonra Sinem demesin mi "Eee ben alayım artık sehpalarımı" :)
Bu sefer ben dedim
Yoooooooooo
(bkz. Çagatay Çagatay replik -Yalan dünya) 







burada en son sehpam en minik olanı biter :)



Bu dolapta benim bekar evimden kalma bildiğimiz banyo dolabı.
Ama biz Ewy'cimle gaza gelip bunu bu hale getirdik.
Kendisi şuanda aşmış durumda kaçıncı sergisini açtı, en büyük hayranlarından biriyim :)
bakınız EVRİM ART
                         EVRİM ART BLOG
Sonrada ben kıyıp atamadım bunu,
tabi şimdide kitaplık olarak çalışma odamın baş köşesinde
boyama sehpalarımla karşı karşıya komşuculuk oynuyorlar :)



















24 Nisan 2012 Salı

"23 NİSAN" neşe doluyor insan

Yoğun bir haftasonu olunca anca fırsat bulup bişeyler yazayım dedim.
Ardarda yazıyorum ben de postlarımı

Öncelikle
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'mız
kutlu ve daim olsun!!! 


 

canım öğrencilerim benim :)
şirin palyaçolarım
bayram kutlamaları boyunca ortada gezinen minikleri
oyalayıp lolipop dağıttılar fıstıklarım.
Böylece ortada gösterileri sabote eden hain afacanlar kalmadı.:) 

 

1 tane de ben haketmişim öyle dediler :)



FOÇA


      Haftasonu İstanbul'dan arkadaşlar geldi ve biz üniversite yıllarımızı yeniden hatırladık. Hatta öyle eğlendik ki
"bu neyin kafası" modunu tüm gün yaşadık. ^^
sonraaaa...
Gezmeden de olmaz tabi düştük yollara hepberaber. Gezdirelim dedik güzel şehrimizin güzel mekanlarını :)
ve geldik Foça'ya...
Eski Foça 


Deniz kenarında süper mi süper eski evler.
İnsanın içi gidiyor yapıldığı tarihleri görünce.
Çoğu artık pansiyon olarak kullanılan bu evlerin
yapılış yılları kapıların üzerine yazılmış.
1800'lü yıllar 1900'ler...
Keşke diyor insan keşke bu evlerde yaşabilsem!! 



Beş Kapılar Kalesi



 Eski Foça'da merkezde "Çarşı Lokantası" diye de geçen
salaş bir mekan. Yemekleri çok ama   
çok lezzetli. Mutlaka yemeklerinden   
denemelisiniz. Özellikle vejeteryan  
        arkadaşlara tavsiye ederim.           




                    ben tadını beğenmedim             
  


ve birazda biz


biz ne güzel pozlar veriyorduk sonra şu altta kapıda yarısı görünen abla geldi ve bizi uyardı
pansiyonmuş ve içerde müşterisi varmış :)
biz kuyruğumuzu kıstırıp hafiften bir gülümsemeyle ayrıldık oradan :)
Aaa bir de kıza gıcık olduk, hem de çooook
 

atlasak mı??
yok ya dar alan yüksek merdiven


       

Sonra....


Yeni Foça tarafına geçerken ...

Eski Foça'dan sonra yeni foça tam bir fiyasko gibi geldi bana.
Tam bir gereksiz beton yığını maalesef!





























20 Nisan 2012 Cuma

17. İZMİR KİTAP FUARI


"4 tipitip'in (Emrah-Selma-Orhan) fuar gezisi."
Son zamanlarda geçirdiğim en zevkli günlerden biriydi bugün acayip eğlendim. Sağolsun canım arkadaşlarım sayesinde yüz kaslarımı toparlayamadım.Yani herşeyemi gülünür, evet güldük. 

Neyse geldik fuara şöyle bir yayılırsın alana. Ben kaybettim zaten kendimi.Haa unutmadan pazarlığın babasını yaptım bu arada. Çene kaslarımı full speed moda alıp şirinlik gadget ımıda ekleyince sağolsun kitapçı amcalar tamam artık sus edalarıyla gülümseyerek indirimlerini yaptılar bana. Onu da istiyorum bunu da istiyorum deyip daldım o standtan bu standa. Emrah tutmasa sanırım iki kat poşetle gelirdim eve. :) Sefgülüs beni eve  alırmıydı orasını bilemiyorum o ayrı konu. :) 

Hatta pazarlığımın zirveye ulaştığı bir andı ki ablanın biri gelip
- "Bu kitap kaça olur" diye sordu
- "7,5" dedi abi.
ben atladım abi ben 35 milyon tane kitap aldım sabahtan beri pazarlık yapıyorum ona da aynı bana da aynı fiyat veriyorsun deyince.... film koptu millette gülmeye başladı ben sen o biz siz onlar olarak hepitopumuz güldük yani:)indirimi de yaptırdım tabiki :) 

Sonra "Uykusuz" senin "Penguen" benim ha bi de "Leman" vardı Emrah'ın geçenlerde gördüğü dergiyi aramaya başladık. Standlarda yemedik içmedik dergi kapağındaki resmi anlattık anlattık veee en sonunda bulduk. 


emraaaah
   İstanbul seni.... :)
  martı...


Birtanecik kardeşim Sonercim'in hediyesi


bu kitabın kapağını beğendiğim için aldım :) biraz garip oldu ama...


Bu üçlemeyi aldım internetteki yorumlara güvenerek
 bakalım nasıl çıkacak ??


Ahmet Ümit çılgınlığı


Selmaaaa :)


2011 fuar hatırası :)


sanırım en kısa zamanda kitap eleştirileriyle ilgili bir post yazmalıyım :)